Nazlı Akyüz

Nazlı Akyüz genç bir siyaset bilimci, akademisyen ve meclis üyesidir. Sussex Üniversitesi’nde Küresel Politik Ekonomi alanında yüksek lisans yapmış olan Akyüz, doktora çalışmasını sürdürmekte; tezinde sivil toplum, çevre aktivizmi ve toplumsal hareketler konularını ele almaktadır.

Sosyal adaletin, eşitliğin ve katılımcı demokrasinin kararlı bir savunucusu olan Akyüz, 2023 Türkiye Genel Seçimleri'nde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'nin İstanbul 3. Bölge milletvekili adayı olmuştur. 2024 Yerel Seçimleri sonucunda hem Kağıthane Belediye Meclisi Üyesi hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclis Üyesi olarak seçilmiş ve aktif siyaset yaşamına yerel düzeyde katkı sunmaya devam etmektedir.

İBB’de Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı olarak görev yapmakta; İstanbul’un uluslararası ilişkiler, kentsel diplomasi ve Avrupa Birliği uyum politikaları konularında stratejik adımlar atmasına katkı sağlamaktadır.

Akyüz aynı zamanda Ülke Politikaları Vakfı (ÜPV) Yönetim Kurulu Üyesi ve CHP İngiltere Yüksek Danışma Kurulu Üyesidir. Akademik bilgi birikimi ve toplumsal duyarlılığıyla hem akademi hem de siyaset dünyasında etkin bir rol oynamaktadır.

iletisim@nazliakyuz.com



Cübbeye kelepçe, kaleme zincir: Demokrasi bu değil! / 25.06.2025

Bir ülkede avukatlar tutuklanıyorsa, sadece bireylerin değil, bizzat hukukun özgürlüğü gasp ediliyor demektir. Türkiye bugün bu eşiği çoktan aştı. Düşünün: Artık yalnızca yurttaşlar değil, onları savunmakla yükümlü avukatlar da hedefte. Dahası, tutuklanan avukatlara hukuki destek veren diğer avukatlar da yargı tehdidiyle karşı karşıya. Böyle bir tabloya hangi demokraside rastladınız?
Avukat tutuklamak, yargı sisteminin sigortasını söküp atmaktır. Bu sadece bir meslek grubuna değil, savunma hakkının bizatihi kendisine yönelmiş bir saldırıdır. Çünkü avukata yöneltilen tehdit, aslında her bir yurttaşın adalet önündeki temsil hakkının tehdit edilmesidir. Savunma makamının özgür olmadığı bir yargı, zaten baştan sakattır.
***
Dün Adalet Sarayı önünde yaşanan manzarayı gördünüz mü? Cübbeli avukatlarla kalkanlı polislerin karşı karşıya getirildiği bir ülkede, hukukun üstünlüğünden değil, gücün hukukuna geçildiğini ilan etmiş olursunuz. Bu, bir hükümet politikası değil; bir rejim değişikliğinin sembolüdür.
Üstelik bu sadece hukukla sınırlı kalmadı. Gazeteci Fatih Altaylı tutuklandı. İster sevin, ister sevmeyin; yazdıklarını onaylayın ya da eleştirin, fark etmez. Mesele onun fikirlerine katılmak değil, bir gazetecinin yalnızca düşüncelerinden ötürü -ki YouTube kanalında yayınladığı videosundaki cümlelerinin çarpıtıldığı çok net- tutuklanmasına karşı durmaktır. Demokrasi, tam da burada başlar: Sevmediğimiz fikirlerin de özgürce söylenebilmesinde.
***
Altaylı’nın tutuklanması, Türkiye’nin ifade özgürlüğü karnesine yeni bir kara leke olarak düşmüştür. Bir gazeteci, iktidarın hoşuna gitmeyen sözler söyledi diye yargı önünde linç ediliyorsa; bu, halkın haber alma hakkına yönelik topyekûn bir müdahaledir. Kaleme zincir vurmak, topluma gözbağı takmaktır. Bu baskı politikası, yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada dikkatle izleniyor. Zira avukatların ve gazetecilerin tutuklandığı ülkeler listesi bellidir. Venezuela, İran, Rusya gibi otoriter rejimlerin yanında yer almak, “hukuk devleti” iddiasında olan bir ülkeye yakışmaz. Türkiye, bu tabloya layık değildir.
Bugün avukatlar hedefte. Basın susturuluyor. Peki yarın? Herkes için “her an her şey olabilir” ihtimali, artık sadece bir paranoya değil, somut bir yönetim pratiğine dönüşmüş durumda. Bu bir kırılma anıdır. Susarsak, geriye yalnızca sessizlik kalır. O sessizlikte ne hukuk kalır, ne özgürlük, ne de demokrasi.
Şimdi susanlar, yarın seslerini arayacak yer bulamayabilir.

https://www.egesaati.com.tr/cubbeye-kelepce-kaleme-zincir-demokrasi-bu-degil

Yorum Yazın

Mail adresiniz gizli tutulur.

Yorumlar